Bipolar bozuklukla baş edebilmek için her şeyden önce bu bozukluğu kabullenmek gerekir. Tıpkı bir tansiyon ya da şeker hastası olmuş gibi kişi, kendisinde Bipolar bozukluğu olduğunu kabullenmeli ve bununla yaşamayı öğrenmeye çalışmalıdır.
Baş edebilmenin sonraki adımında ise iyi bir gözlemci olmak gerekir. Bipolar bozukluk erken yaşlarda ortaya çıkar. Mani ve depresyon dönemlerinin sırası, sıklığı ve belirtilerin şiddeti kişiden kişiye değişir. Bu nedenle, belirtilerin fark edildiği andan çok daha öncesini tekrar gözden geçirmek gerekir. Mani ve depresyon dönemlerinin sırasının, sıklığının ve şiddetinin belirlenmesi önemlidir. Ancak iyi bir gözlem ile doğru belirlemeler yapılabilir.
Araştırmaların bazıları, Bipolar bozukluğun genetik aktarımının olduğunu belirtir. Başka bir deyişle, Bipolar bozukluğu olan bireylerin akrabalarında da Bipolar bozukluğu görülme oranı yüksektir. Fakat bazı araştırmalar ise, genetik faktörlerin Bipolar bozuklukta klinik olarak anlamlı bir faktör olmadığını belirtir. Genetik faktörler Bipolar bozukluğu tam olarak açıklamakta yetersiz kalır. Kişinin hayatı boyunca yaşadığı olaylar, bu bozukluğun ortaya çıkışında önemli bir rol oynar. Başka bir deyişle, yaşadığınız stresli olaylar ya da çevresel faktörler, Bipolar bozukluğun ortaya çıkışını tetikleyebilir. Dolayısıyla, bozuklukla ilgili geçmiş gözlemlenirken genetik yatkınlığın ve yaşanmış olayların da göz önünde bulundurulması gerekir.
Bipolar bozuklukla ilgili detaylı gözlem yapmak ve bu bozukluğu tanımak, bozukluğun gelecek seyrini öngörmek için son derece önemlidir. Mani ya da depresyon dönemleri birden bire ortaya çıkmaz. Tam olarak bir mani dönemine ya da depresyon dönemine girmeden önce belirtiler ufak ufak kendini göstermeye başlar. Bu belirtiler şiddetini gittikçe artıran bir seyir izler. Dolayısıyla daha şiddetlenmeden önce belirtileri öngörmek ve duruma göre önlem almak, Bipolar bozukluk ile baş etmede oldukça yararlıdır.
Kişiye en çok rahatsızlık veren durum ise, birbiriyle zıt duyguların en uç noktalarda yaşanmasıdır. Aşırı enerjik, mutlu, özgüvenli, konuşkan bir halden, yorgun, çökkün, umutsuz, mutsuz bir hale geçiş söz konusu olabilir. Kişi bir zaman dünyayı yerinden oynatacak güce sahipken, bir başka zaman kolunu bile kıpırdatamayacak halde olur. Her iki durum da uç noktalardadır.
Mani döneminde alınan yanlış kararlar, gereksizce atılan adımlar, harcanan paralar, düşüncesizce yaşanan cinsel ilişkiler, mani hali ortadan kalkmaya başladıkça kişinin önünde gerçek anlamlarını gösterir. Depresyon döneminde ise kişi kendisini umutsuz, çökkün, çaresiz hisseder ve yetersiz, başarısız, beceriksiz olduğu düşünceleriyle boğuşur. Bu dönemdeyken intihar girişimlerde bulunulması sık rastlanılan bir durumdur.
Bipolar bozukluğu tanısı almış bazı kişiler ise, mani döneminde oldukları kişiden hoşnut oldukları için tedaviyi kabullenmekte zorlanırlar. Aynı anda birçok işi yapabilmek, yüksek özgüven, ilgi odağı olmak, kendini güçlü hissetmek, insana iyi gelen durum ve duygular olabilir. Fakat bu durumun hem maddi hem manevi zararlarını göz ardı etmemek gerekir. Kendini herkesten üstün gören kişi, çevresindekileri kendisinden uzaklaştırmaya başlayabilir. Mani döneminde aşırı harcamalar yapan kişi, maddi zorluklar yaşayabilir.
Bipolar Bozukluğun Tedavisi
Bipolar tedavisinde ilaç tedavisi son derece önemlidir. İlaçlar, kişinin her iki uç noktaya gitmesini de engelleyerek daha sabit duruma gelmesini sağlar. Başlangıçta tedavi gören kişi ilaçların kendisini uyuttuğunu, uyuşturduğunu ya da enerjisini tükettiğini düşünebilir. Oysaki ilaçlarla, kişideki aşırılıkların ortadan kalkması amaçlanır. İlaçların mutlaka alanında uzman bir doktor tarafından düzenlenmesi gerekir. Kendi isteğiyle, herhangi bir doktor kontrolü olmaksızın ilaç bırakılması, mani ya da depresyon dönemlerinin tekrarlanmasına neden olacaktır.
Araştırmalar, Bipolar bozukluğu tanısı almış kişilerin yarısından fazlasının ilaç tedavisine uyum göstermediğini belirtmektedir. Bu konuda aile ya da yakın çevrenin desteği son derece önemlidir. İlaca uyum sağlama konusunda psikoterapiden de faydalanılabilir.
Psikoterapi, ilaca uyumun yanı sıra bozukluk hakkında kişinin bilgi sahibi olmasını sağlar. Dahası, bozukluğun kişi üzerindeki seyrini anlamasında ve farkındalık kazanmasında son derece önemlidir. Karşılaşılan olaylarla baş etme yöntemleri geliştirmede, Bipolara ek olabilecek diğer bozuklukların tespiti ve tedavisinde yine psikoterapi faydalı olur.
Bozukluk hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olunursa, kişi bu bozukluğun kendindeki seyrini ne kadar çok bilirse, hem ilaç hem de o kadar yüksek verim alır. Bipolar bozuklukta; tanıyı almış kişi, kişinin aile ya da yakın çevresindekiler, ilaç düzenlemesini yapan doktor ve psikoterapi yapan psikolog işbirliği içinde çalışmalıdır. İşbirliği içinde yürütülen bir tedavi ile hem kişinin yaşam kalitesi yükselebilir, hem de gerek toplumsal ve sosyal, gerekse iş hayatıyla uyumlu olarak yaşam mümkün olabilir.
Uzman Psikolog Sinem Taşyaran
(Fotoğraflar alıntıdır.)
—
Bu yazı, Sultanbeyli Plus Dergisi Mart sayısı için yazılmıştır. Dergiye online erişim için;
Merhabalar 30 yasında olup 5.6 senedir bipolar tanısı konup ilaçlarla hayatımı sürdürmeye çalıştım lakin oluşan bir aile problemi sebebi ile doktoruma yanlış aktarım yapılıp bu tanı bana konmuştu evet depresyon geçiriyordum ama ömür boyu ilaçlara bağlı kalacak zayıf bir psikolojiye sahip değilim. İlaclar bende unutkanlık ve odak sorunu yaşamama sebep oluyor ve işlerimi aksatıyor bu durumda ilac kullanmak en basit olay ve ben bununla savaşmak ve bu hastalığı atlatmak istiyorum . Mardin’de yaşamakla birlikte doktorlarımız oldukça ilgisiz ve baştan savıcı davranıyorlar o tanı bende olduğu icin beni dikkate almıyorlar ve düşüncelerimin önemsizliğini hissedince ilac yazdırmak dışında doktorum beni çağırmıyor ve bende gitmiyorum. Bu konuda kendim ve hastalığımla savaşmak istiyorum bilgilendirmek icin ilginizi rica ediyorum.
Bipoları atlatamazsın ilaç tedavisi ile en aza indirirsin ilaç tedavisini kabul etmez isen bipoların şiddeti artar bipolar bozuklukta ana etken ilaçlardır sonra moral.